Aldanma ve Aldatılma Ekseninde bir 'Gece' :Last Night

Perihan MURAT profil resmi

Kategorisi : Dünya Sineması

Yayınlanma tarihi : 08.10.2012

Etiketleri : Dram, Romantik, Massy Tadjedin


Bir gece de başınıza gelecek olanlar hayatınızı ne kadar etkiler ya da o geceye gelene kadar yaşadıklarınız sizi nereye ulaştırır. Last Night, bu soruları hatırlatan bir film olarak ilk izlenimini oluşturuyor. Yazan ve yöneten olarak daha önce yazar olarak The Jacket ve Leo Filmlerinden hatırladığımız Massy Tadjedin’i görüyoruz. Başrollerde Keira Knightley, Sam Worthington, Eva Mendes ve Guillaume Canet’i gibi ünlü oyuncuları izliyoruz.

Filmin konusuna geçmeden önce yönetmenin,  oyuncu seçimi hikâyedeki karakterleri tanıtırken taşıyıcı öğe oluşturmaktadır. Joanna (Keira Knightley) ve  Michael (Sam Worthington) birbirini seven evli bir çifttir. Michael, yoğun iş temposuna sahip bir iş adamıdır, Joanna ise yazarlık yapmaya çalışan sanatla ilgilenen daha entellektüel bir karakterdir. Joanna,  parti sırasında tanıştığı eşinin iş arkadaşı Laura’nın (Eva Mendes) eşiyle olan yakınlaşmalarını fark eder. Çekici ve güzel bir kadın olan Laura ise Michael’a karşı ilgili davranışlarıyla şüphe uyandırmaktadır. Michael ise karısına sadık kalmaya çalışır ama Laura’dan fiziksel olarak etkilenmektedir. Film, Michael’in iş seyahati için Laura’yla birlikte şehir dışına gitmesiyle yaşanan bir günü anlatmaktadır. Joanna, eşini uğurladıktan sonra kahve almaya çıktığında uzun zamandır görmediği eski sevgilisi Alex’i görür. Fransa’da yaşayan Alex, Joanna gibi yazardır. Her ne kadar tesadüf gibi gözüken bu karşılaşma, ilerleyen saatlerde Alex’in Joanna için geldiği gerçeğini ortaya çıkartmaktadır.

Film, evli olan Joanna ile Michael’in sadakat ve aldatma üzerine git-gellerini yansıtmaktadır. Michael, Laura’nın etkisi altında kalırken, Joanna, Alex ile geçmişini ve evliliğini sorgulamaktadır. Alex’in arkadaşlarıyla birlikte katıldıkları akşam yemeğinde yaşananlar, Joanna’nın kafasını karıştırmaktadır. Alex’le birlikte olduğunu eşinden saklayan Joanna, kendisiyle çelişmektedir. Sadakat konusuna farklı bir bakış açısı getiren yönetmen, aynı gece içerisinde Joanna ve Michael’i vicdani bir hesaplaşmaya sürüklüyor.

Filmde fiziksel ve duygusal ilişki karşıtlığı oluşturulması bizim izlerken hangisinin daha masum hangisinin daha baskın olduğunu sorgulamamıza sebep oluyor. Aslında film boyunca beklenen yakınlaşmalar fazlaca klişe gelebilir. Özellikle Laura’nın arzu nesnesi olarak gösterilmesi, Michael’ın giderek zaaflarına yenik düşmesi kaçınılmaz bir durum olarak gösteriliyor. Diğer taraftan yine Joanna’nın duygusal olarak kocasından uzaklaşması,  buna karşılık Alex’in anlayışlı ve romantik tavırları çelişkili gel-gitlere neden oluyor. Alex ile paylaştıkları anıları birbirlerine anlatırken, yaşadıklarından çok yaşayamadıklarını  ve pişmanlıklarını hissediyoruz. Bu da zaten filmin en etkileyici yanı olsa gerek.

Joanna’nın duygu karmaşası aslında filmin temelindeki aldatmaya  cinsellikten uzak bir yaklaşım katıyor ki, aldatmanın temeldeki sadakat konusunu irdeliyor. Michael’in fiziksel ilişkisine karşı Joanna’nın duyguları. Joanna, Alex’e karşı hissettikleri konusunda hem kendini hem de eşini kandırmaktadır. Gizlediği duygularını kendine bile itiraf etmeye korkmaktadır. Michael ise aldatmanın verdiği pişmanlıkla  Joanna’yı kaybetmenin endişesini taşımaktadır.

Last Night, hikâye olarak Closer filmine benzetilse de onun kadar inişli çıkışlı bir anlatıma sahip olmadığını söyleyebilirim. Bir gece boyunca geçen ve daha çok karakterler üzerine kurulu bol diyaloglu bir anlatımı var. Mekân kullanımı yine sınırlı olan film, mekânları karakterleri anlatmak için taşıyıcı olarak gösteriyor. Laura ve Michael’ın otelin havuzundaki konuşmaları, Alex ve Joanna’nın aynı yatakta oturup konuşmaları aslında her iki çift içinde benzer yakınlaşmalar sağlanmış gözüküyor. Sonuç olarak zaten aldatan ve aldatılan kavramını irdeleyen film şartları eşitleyip, aslında tarafsız bir bakışla izlememizi sağlıyor. Bu kavramı ele alırken de yargılayıcı bir tutum yerine durumu yalın bir şekilde yoruma açık bırakıyor. Filmin genelindeki küçük detaylar ise sanki rast gele etrafa bırakılmış gibi kendini belli etmeden filme renk katıyor.

Teknik olarak baktığımızda, çok fazla aksiyonun olmadığı hikâyenin durağanlığını yansıtacak sabit planlara sıkça rastlıyoruz. Filmdeki karakterlerin bulundukları ortamları ve karakterlerin iç dünyasını yansıtacak ışık kullanımı söz konusu. Alex ve Joanna’nın bulunduğu mekânlarda daha sıcak renkler kullanılırken, Laura ve Micheal’in olduğu sahnelerde soğuk renklerin hâkim olduğunu görüyoruz. Film, aslında başından itibaren bizi şaşırtmadan ilerliyor. Genel olarak baktığımızda bu filmi çekici kılan şey, oyuncuların performansı diyebiliriz. Özellikle Keira Knightley’in başarı grafiği yüksek. Onun dışında Eva Mendes, sanki filme öylesine dahil olmuş gibi ikinci kadın rolünü başarıyla oynuyor. Sam Worthington ve Guillaume Canet karakterlerini iyi çalışmış yer yer  sönük kalsalar da filmin atmosferine uyum sağlamışlardır.

Bu filmi izlemeniz için bir neden olarak ilginç bir yan söyleyemeyebilirim. Buna benzer bir sürü yapım söz konusu. Ancak bu filmi yazmak istememin en önemli deneni filmin son sahnesinde ‘bir nefes boşluğu’. Karakterlerin sanki söylemek isteyipte söylemediği her şey filmin sonunda düğümleniyor. Seyirci olarak beklentinizi ters köşeye yatıran bir durum. Aslında sürekli olarak beklenilenler olurken birden boşlukta kaldığınızı hissediyorsunuz. Bu boşluk ucu açık biten filmlerdeki gibi hissettirmeyen türden sanki kendi dilinde sonlanan bir film. Bazı filmlerde hep ya sonrasında ne olur deme ihtiyacı duyarsınız, bir sürü teori yürütürsünüz. Bu filmin sonunda kendi adıma derin bir nefes alıp, filmle birlikte yutkunma hissini yaşadığımı söyleyebilirim. Last Night, belki de izlediğinizde çok bilindik bir hikâyenin beyazperdeye yansıması olabilir. Ama farklı bir tat bırakacağından eminim. 

Bülten kaydı için tıklayınız