Moneyball ve Daha Karanlık Bir Amerika

Doruk Yağmur YAVUZ profil resmi

Kategorisi : Vizyon Filmleri

Yayınlanma tarihi : 17.03.2012

Etiketleri : Karanlık, Bennett Miller, 2000'ler, Post-9/11, Amerika, Brad Pitt, Moneyball, Hollywood


 

 

 

                Geçtiğimiz yıl gösterime giren Bennett Miller’ın gerek oyuncular ve gerek senaryo ile beklentileri büyük bir ölçüde yükselttiği son filmi “Moneyball”, bazı ağızlarda klasik bir Hollywood stili anlatımı yapısı üzerine oturtulmuş John Hughes kokulu bir film tadı bıraktı. Yeni bir onyıla girdiğimiz şu zamanlarda Amerikan sinemasındaki klasik anlatım nasıl değişim içine girmiş ona bir bakalım.


 

Moneyball; Brad Pitt, 2011

 

                Filmin konusu oldukça ilgi çekici ve nedense bana  1999 yapımı Oliver Stone filmi Any Given Sunday’i izleyeceğim gibi bir izlenim bırakmıştı fakat yanıldım çünkü karşımda oldukça durağan bir film vardı. Konu Oakland Athletics beyzbol takımının başkanı  Billy Beane’in düşük bütçesi  ile bazı riskler alarak nasıl bütün beyzbol oyununun kurallarını değiştirdiğini anlatıyor. Diğer takımlara oyuncu toplamaları için oldukça yüksek bir bütçe sağlanırken, Oakland Athetlics’in oldukça düşük bir bütçeye sahip olması Brad Pitt’in canlandırdığı Billy Beane karakterinin, Jonah Hill’in canlandırdığı ekonomi mezunu ve bilgisayar kurdu Peter Brand karakteri ile güçlerini birleştirip, bilgisayar yardımı ile hazırlanmış istatistikler üzerinden farkedilmeyen cevher oyuncuları keşfetmelerini sağlıyor. Bundan sonra bu kimsenin işlemez dediği sistem rayına oturuyor ve ard arda yirmi oyun kazanıp Oakland Athletics beyzbol tarihinin en unutulmaz takımı oluyor.

 

                Burada dikkat çekmek istediğim nokta stil üzerinden giden değişiklikler. Yani eski doksanlar ve seksenler sonu Amerikan dram filmlerine bir bakalım, görsel estetik oldukça çiğ, aydınlık ve Amerikan rüyası diye tabir ettiğimiz Oliver Stone’unda bol bol kullandığı tertemiz hava bütün film sahnelerine yayılmış durumdadır. Fakat Moneyball ise tamamen diğer bir “yüzde yüz Amerikan Filmi” olan The Social Network gibi karanlık bir görüntü yönetimi tercihine gitmiş. Bu estetize stil bence filmin yapısına oldukça katkıda bulunuyor ve öykü anlatımını da zenginleştiriyor. Facebook’un kuruluş hikayesini anlatan The Social Network’ün de ve Moneyball’un da görselliğinin karanlık ve sıkışık olması Amerikanın kendi yakın tarihini, kendi yakın tarihi üzerinde bırakılan büyük yaralar ile hatırlıyor olmasına bağlıyorum. (Her iki film de Post-9/11 ve civarı zamanlarında geçiyor – 2003 ve 2001) Bu görsel stilin tek nedeni de bu değil bence. 2000’lerin başında oldukça yaygınlaşan dijital çağ ile girdiğimiz soğuk bir boyut var karşımızda. Moneyball’da kullanılan bilgisayar üzerinden manual müdahale kısımları da bir oldukça gergin ve soğuk bir estetikte çekilmiş. Bunu tekrar 2010 yapımı The Social Network ile karşılaştırmak istiyorum çünkü hatırlarsak filmin açılış şarkısı bile harddisk tıkırtıları ve arasında çığıran piyanodan oluşmaktaydı.

 

                Her iki filmin de senaryo yazarı Aaron Sorkin ve Sorkin bol diyaloglu senaryoları ile bilinir. Zaten Moneyball’da yönetmen Bennett Miller görsel ve kurgusal olarak çok aklınızı alacak bir film sunmuyor izleyiciye. Tamamen büyük firmaların ve paranın döndüğü yerden “ana fikri bir an önce ver” ayarında izliyoruz filmi. Film zaten kendi çapında büyük bir “Pitching” filmi. Fakat bütün bu estetize edilmiş soğukluğun yanında Amerikan Rüyası’nı en basit ve klasik biçimiyle korumayı da başarıyor film. Film bir Loser’ın hikayesini anlatırken başarıya ulaşıyor ve herşeyin bittiğini düşünürken kendinizi Brad Pitt’in karakterine sevinip, Jonah Hill’in karakterine gülerken bulabiliyorsunuz.

 

                Hollywood’da bol bol Moneyball ayarına yakın ve izleyiciyi Amerika’yı farklı yerlerden görebileceği yerlere getirecek filmler göreceğe benziyoruz. Ne de olsa bazen alışkanlıkları bırakıp iki saatlik, boğucu bir film izleyip birşeyler düşünebilmek insana hep birşeyler katmıştır.


 

Bülten kaydı için tıklayınız