Hegemonya Aracı ve İdeolojik Aygıt Olarak Medya...

Özlem Tuğçe KAYMAZ profil resmi

Kategorisi : Kitap

Yayınlanma tarihi : 15.05.2014

Etiketleri : Hegemonya, ideoloji, ideolojik aygıtlar, medya, siyasal iletişim, iletişim ekonomi politiği, 2013, 2014


  1. A.    SAVAŞ ÇOBAN

Savaç Çoban; 1975 Sinop doğumluyu. İlk, orta ve lise öğrenimimi İstanbul’da tamamlamıştır. Lisans öğrenimimi Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi ‘İngilizce Öğretmenliği’ bölümünde, Yüksek Lisansımı Yıldız Teknik Üniversitesi ‘Yabancı Dil Olarak Türkçe’ Anabilim dalında yaptı. Doktorasını Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ‘Radyo-Televizyon’ Anabilim dalında tamamlamıştır. Bir devlet okulunda İngilizce öğretmenliği görevini sürdürmekte. Evli ve bir kızı vardır.

 

ÇALIŞMALARI ve ESERLERİ

Çoban, Savaş. (Mayıs/2014)  Medya ve İktidar. İstanbul: Evrensel Basın Yayın
Çoban, Savaş. (2013). Hegemonya Aracı ve İdolojik Aygıt Olarak Medya. İstanbul: Parşomen Yayıncılık
Çoban, Savaş. (2005).  Küreselleşme, Ulus- Devlet Azınlıklar ve Dil. İstanbul: Su yayınevi
  
  1. B.     Kitabın Genel Bilgileri
  • Kitap;  ISBN 978-605-4452-80-4 numarası ile 2013 yılında basılmıştır.
  • 334 Sayfa olarak yazılmış. 21 sayfa kaynakçaya yer verilmiştir.
  • Kaynaklar metin içerisinde kullanılmış. Dipnot olarak gösterim kullanılmamıştır. Tüm kaynaklar toplu halde ana kaynakçada yer almıştır.

 

  1. C.    Kitabın İçeriği

 

Savaş Çoban tarafından 2013 yılında yazılan Hegemonya Aracı ve İdeolojik Aygıt Olarak Medya isimli kitap temel olarak kitle iletişim araçlaının özellikle televizyonun toplumsal aklı şekillendirmedi etkisi üzerine bir incelemedir. Bir çok kuram ve kuramcudan yararlanılan kitapta en temel arguman kitle iletişim araçlarının devleti ideolojik argıtlarından biri olarak/en güçlüsü olarak toplum üzerinde rıza üretimini yapıyor olmasıdır.

“Bu Çalışma yanıtlanmak istenilen soru ( ya da sorun) günümüzde devletlerin hegemonya sağlama ve ideolojisini yeniden üretme bağlamında medya nasıl kullanılmaktadır?” ( 2013:9).

Medyanın sınıflararası çelikisnin rıza yoluyla yaratılması ve meşru kılınmasının en temel kavramlar üzerinden tartışan ve analiz eden kitap toplam 10 bölümden oluşmaktadır.

 

  1. Giriş
    1. Devlet
    2. İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları
    3. Hegemonya
    4. Medya
    5. Medyanın Hegemonya Aracı ve İdeolojij Aygıt Olarak Kullanımı
    6. Medya ve Türkiye
    7. Ulus-Devlet, Azınlıklar, Çokkültürlülük ve Türkiye
    8. Haber, İdeoloji, Hegemonya ve Türkiye
    9. Sonuç

 

Sırasıyla bu bölümleri analiz edeceğim.

 

  1. 1.      Giriş

Manipülasyonun, rıza üretiminin (hegemonya), devletin baskı aygıtlarının ve devletin ideolojik aygıtlarının en temel şekliyle anlatıldığı bu bölüm: medyanın toplumun rızasının oluşturulması ve sınıf mücadelelerinin bu anlamda yok sayılarak bir özgürlük yanılması içinde toplumun kontrol altında tutulduğunu ifade etmektedir.

 

  1. 2.      Devlet

Devletin; emretme ittat ettirme, küme  şeklinde yaşayan insanları yönetme, bir sınıf gurubunun başka bir sınıf gurunu kendi çıkarları doğrultusunda ekonomik olarak sömürmesiün konu alındığı bölümdür. Devletin insanlar üzerinde her türlü hak ve yetkisini kullanarak onları üzerinde hükmettiğini belirten yazar             Beaudeau’dan yaptığı bir alıntıda şöyle ifade ediyor; “devlet, insanları ne isterse yapar” (2013:23). Bu söz ile devletlerin halkları istedikleri biçimlendirmesi ve onlar üzerinde her türlü tahakkümün yürütülebileceği ortaya konmuştur. Sistemlerin bu şekilde oluşturulmasının yanı sıra devamlılığının ve meşruluğunun kazanılması için de medyanın sürekli olarak kullanıldığı ifade edilmiştir.

 

  1. 3.      İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları

Kapitalizmin hakim olduğu toplumlarda rıza üretiminin sağlanması için ideolojik aygıtlar son derece önemlidir. Bu bağlamda medyanın en önemli ideolojik aygıtlarından biri olan medya toplumun etkilenmesi ve kontrol altında tutulması için en temel görevi yerine getirmektedir. Yani egemen sınıfın çıkarlarına hizmet ederken onların ideolojik hegemonyasını kurmasına ve sürdürmesine yardımcı olur. Bu doğrultuda kendi çıkarlarını da koruyarak yaptığı bu çalışmalarla kendini de egemen sınıfın bir parçası haline getirir.

 

  1. 4.      Hegemonya

Hegemonya kavramının öncelikle Gramsci ile açıklandığı bu bölümde Raymond Williams’ın da kavram ile ilgili görüş ve çalışmalarına geniş yer ayrılmıştır.

Devletlerin krizlere ve kırılmalar karşında gücünün devamını sağlayabilmek için ve aynı zamanda sürdürlebilirliğinin toplumsal anlamda kabul görmesi için hegemonya çok önemli bir kavramdır.

Hegemonya yunanca Hegemonia sözcüğünden gelmektedir (2013:50).  Bir gurubun başka bir gurup üzerinde üstün ve baskın olması olarak tanımlanan hegemonyayı Gramsci egemen sınıfın boyun eğenlerin rızasıyla gücü kazanması olarak değerlendirmektedir ( 2013:50). Zoraki bir müdahale olmaksızın  burjuva çıkarlarının ve düzenin kültürel ve ideolojik olarak işlemesidir.

Gramsci’den önce de 1890’larda Plehanov’un Rus işçi sınıfı üzerine yaptığı çalışmalarda kullandığı hegemonya kavramı o dönemde daha çok sınıflar arasında özellikle köylülükle ilgili olarak kullanılırken Gramsci tarafından kapitalist toplumlarda işçi sınıfı üzerindeki burjuva egemenliği olarak değerlendirilebilir.

Raymond Williams tarafından bir kültür yaratma biçimi olarak tanımlanan hegemonya egemenlerin başka bir sınıfa boyun eğdirmesi ve kültürünü beyin yıkayarak yeniden üretmesi olarak tanımlamaktadır (2013:51-53).

En temel anlamıyla hegemonya devletin olduğu yerde kurallar ve onlara uyma zorunluluğu ortaya çıkar ve bu gönüllü boyun eğiş rıza yoluyla sağlanır bu nedenle egemenler medyayı ve çeşitli ideolojik araçları bu rıza üretimi için kullanırlar.

Hegemonyanın bugününde ise rızanın örügtlenmesi olarak tanımlanırken bağımlı bilinçlerin şiddet ya da zora başvurmadan inşa edildiği süreçtir (2013:63).

“Hegemonya ve rızanın üretilmesi birbirine bağlıdır. Bilginin kontrolü rızayı üretmek için kullanılır. Günümüzde yapılan bilgiyi tamamen ortadan kaldırmak değil bilginin nasıl, hangi içerikte ve söylemde verildiği, nasıl anlamlandırıldığınıdır” (2013:70). Bu nedenle rıza üretimi bilginin kontrolü olarak tanımlanırken egemen sınfın kendi çıkarlarının meşru kılması içinde en önemli silahı olarak gösterilebilir.  Gramsci bunu şu şekilde ifade eder; “Yönetilenlerin, zor kullanma tehdidi dışında kalan yöntemlerle rızasının sağlanması, siyasal iktidarın meşruiyetinin ve buna bağlı olarak sürekliğinin sağlanması açısından olmazsa olmaz koşulardır” (2013:65). Yani kapitalist düzen içerisinde devletin baskı araçlarının hegemonya yaratmak için kullanması kendi sürekliliğini ve egemenliğini devam ettirmek için vardır. Hegemonya bu bağlamda çok ideolojiktir.

“Bir egemen grubun, iktidarını sürdürmesi için toplum üzerindeki hegemonyasını sağlaması ve devletin ideolojik aygıtlarını etkili bir şekilde kullanması gerekmektedir. Gramsci’nin dediği gibi modern toplumlardaki iktidarın doğası hegemoniktir ve bu hegemonya birçok alanda karşımıza çıkmaktadır” ( 2013:77).

 

  1. 5.      Medya

Çoban Nalçaoğlun’dan yaptığı alıntı ile medyayı açıklamaktadır; “Bizim Türkçe’de medya olarak kullandığımız, İngilizce’deki media sözcüğü, araç, ortam aracı, anlamlarına gelen medium (Latince medius) sözcüğünün çoğuludur. Diğer yandan, Tükrçe’de media sözcüğünü karşılamak üzere, oldukça hantal kaçmakla birlikte, ‘kitle iletişim araçları’ kavramı kullanılmaktadır” (2013: 79).

Bu bağlamda latince kökenli olan medya kelimesi iletişim de latince communis kelimesinden gelmektedir. “İletişim bilgi, fikir, davranış gibi kapsamlı bireyler veya gruplar arasında bölüşülmesini sağlamak için yapılan çabalar olarak tanımlanır. Bu terimi haberleşme olarak almak anlamını daraltır.  Çünkü terimi haberleşme olarak almak anlamını daraltır” (2013: 80). Haberleşme iletişim içerisinde sadece küçük bir parçadır, bu nedenle iletişimi haberleşme ile kısıtlamak yanlış olur. Ünsal Oskay olguların bir birine arasında bağlanması, nesnelerin ilişkilendirilmesi ve benzer duyguların paylaşılması, tutum ve yargıların paylaşılması üzerine iletişimi tanımlayarak çok daha geniş bir tanımlama yapmaktadır (2013:81).

İletişimin öneminin en temel niteliği insanı türsel olarak toplumsallaştırmasıdır. Bu nedenle toplumsallaşma ve iletişim arasında çok ciddi bir bağ vardır. Toplumsallaşma anlamında kitle iletişim araçlarının insanın temel iletişim içeriğini belirlediğini belirten Usluata;

“Tavır ile düşünce değişiklikleri,

Ferdi ve toplu tepkiler,

Gündem belirleme,

Toplumsallaştırma,

Denetim,

Gerçeği tanımlama,

Egemen ideolojinin sürdürülmesi”  gibi kriterlerle kitle iletişim araçlarının temel etkilerini sıralamıştır (2013:84).

Bu kadar etkili olan bu kitle iletişim araçlarının aslında bireysel iletişimi en aza indirgediği, toplum içerisinde sınıfsal ayrımı göz ardı ettirerek insanları gerçek sorunlarından ulaştırarak özgürlük yanılsamalarına neden olduğunu ortaya koymuştur.

Bu nedenle bir sonra ki bölümde hegemonya ve idelojik aygıtları bir arada kullanalarak medyayı analiz etmiştir.  

 

  1. 6.      Medyanın Hegemonya Aracı ve İdeolojij Aygıt Olarak Kullanımı

Gramsci’nin hegemonya kavramını ve Althussar’ın DİA kavramlarını bir arada kullanarak medyayı analiz ettiği bu bölümde en temel arguman; ideolojik hegemonya kuramında, iktidarı elinde bulunduran egemenlerin, kendi felsefelerini, kültürlerini ve etik değerlerini yatmak, zenginliklerini, güçlerini ve konumlarını güçlendirmek ve sürdürmek için kitle iletişm araçalarını kullandıklarını belirtmektedir.

Medyanın iktidarlarını kendi çıkarlarının koruyabilmek amaçlı hegemonyasını kalıcılaştırması açısından toplumsal ikna rolünü oynayarak kitleleri uyuşturabilir ya da gerçeklerden uzaklaştırabilir. Bu nedenle de kitleler farkında olmadıkları bu hegemonik baskının altında egemenlerin kendi çıkarlarının kendi istekleri gibi benimseyip karşı çıkmadan köle gibi her istenilen yöne kolayca çekilebilmektedir. Medyanın bu yöndeki gücü ve yetkisi topluma aynı anda ulabilme, kolay ulaşılabilirliğinden gelmektedir.  

Bu ideolojik uygulamanın temelinde medyanın seçme özgürlüğü yanılsaması yatmaktadır. Topluma özgürlüklerini ve istedikleri gibi yaşabildikleri düşüncesi içerisinden onlara egemenlerin ideolojisi empoze edilerek insanları kontrol altına alır medya. Bunda kendi çıkarları da vardır çünkü medya ve egemen sınıf arasında sahiplik yapısından kaynaklı bir çıkar ilişkisi hakimdir. Bunun da ötesinde maddi güç ile beraber medya da egemenler sınıfı içerisinde yerini alır.  

Bu bağlamda şu söylenebilir ki medya egemen sınıfın kontrolünde onların düşüncelerini yayan yani kapitalist devletin kontrolündedir. Bununla ilgili olarka Burton şu açıklamayı yapar; Medyanın esas gücü, dünya görüşümüzü şekillendirmesi, düşünce ve fikirlerimizn temel kaynağı olabilmesi gerçeğinde yatmaktadır. Medya, düşünce ve davranıl biçimimize etki edebilmektedir” (2013:143).

Medyanın egemenler ile ilişkisini ele alan Golding ve Murdock ideolojik olarak medyanın hakimiyetini şu şekilde açıklamıştır;

“Medya çıktısıın ham materyalleri, halkıb tüketimine sunulmak üzere, kültürel ürün haline gelmek için-olaylar ilişki setleri ve genel ideolojiler-pembe dizi,haber, belgesel programlar gibi –belirli anlamların oluşturulduğu kültürel formlara dönüştürülmek üzerezorundadırlar. Bundan dolayı: medya ürünleri, toplumun ve medyanın kendi içindeki yaratıcı ilişkilerin doğası ile medya örgütleri, diğer kurumsal alanlar ve toplumsal süreçler arasındaki ilişkiler hakkında kodlanmış mesajlardan oluşur. Bu sebeple, medya ürünlerinin analizi temel olarak, biçimin içine yerleştirilmiş olan çeşitli düzeylerdeki toplumsal ve ideolojik ilişkileri açığa çıkarma girişimi olan kod açma eylemidir” (2013: 153). Yani toplumu bilinçlendirmeye yönelik olarak düşünülen haberler ve çeşitli programların hepsi toplum bilincini yeniden şekillendirmek ve kontrol altına almak amaçlıdır.  

 

  1. 7.      Medya ve Türkiye

Savaş Çoban daha önceki ideolojik ve hegemonik analizlerine Türkiye ile devam ederken en önemli unsurun kapitalist sistem içerisinde medya sahipliği yapısıyla devletin ilişkisi üzerine olduğunu belirtir.

            Türkiye’de medya sahipliğine özel televiyonuların açılması ile başlayan Çoban, devlet ve özel televizyonlar ilişkisine değinmek için Turgut Özal hükümeti döneminde kurulan özel televizyonun kendi oğlu ortaklığında kurulduğunun ve yasalar içerisindeki boşluktan kaynaklanarak böyle bir çalışmanın yapıldığının açıklamıştır.

            Türk İslam sentezinin 1990’lı yıllarda yükselişe geçmesi ile beraber medyadaki yapılanmanın da bu bağlamda arttığını ifade eden Çoban bir çok şirket ile ilgili kuruluş ve yapı bilgisi vermiştir.

            Bu Holdingleri üç temel gurupta toplayan Çoban şöyle guruplandırmıştır.

 


Liberal Medya Grupları;

Doğan Holding

Çukurova Holding

Ciner Holding

Doğuş Holding

MNG Holding

Oflaz Medya Grubu

Göktuğ Medya Grubu

 

 

İslami Medya Gruplar

Koza Holding

Çalık Holding

İhlas Holding

Samanyolu Yayın Grubu ve Feza Gazetecilik

Star Medya Yayıncılık

Hayat Görsel Yayıncılık

Albayrak Holding

Meltem Medya Grubu

 

Şirket Bünyesinde Yeralan Medya Grupları

Fox

TGRT

Kanal B

 Beyaz Tv

Mehtap TV

Olay TV

Ulusal Kanal

Halk TV

Hayat TV

İMC TV

 

(2013: 171-198). Bu gruplandırmalarından ardından haber verme sistemlerinin tekelleşmesine değinen Çoban irili ufaklı pek çok yayın kurulunun olmasının da aslında bir seçenek sunmadığın ve tam tersi aynı havuz sistemleri içerisinden haber yapıldığı için çok temel bir tekelleşmenin içerisinde olunduğunu ifade etmiştir. 

 

  1. 8.      Ulus-Devlet, Azınlıklar, Çokkültürlülük ve Türkiye

Ulus devlet kavramının medya ve siyaset ilişkisi üzerinde çok etkili olduğunu ifade eden Çoban; Ulus devletin ülkesel bütünlük ve siyasal bütünlük olarak ifade edilen şekilde etkin olduğunu belirtir. Milliyetçilik akımının medyada liberal sistemin bir parçası olarak etkin olduğunu söyleyen Çoban Smith’den alıntı yaparak siyasi bütünleşmelerin medya algı yapısına çok etken olduğunu ifade etmiştir.

Medyanın gücünü ifade ederken, azınlık, çokkültürlülük ve ulus devlet kavramlarını detaylı açıklayan Çoban; medyanın egemen ideolojinin en temel kollarından biri olarak milliyetçiliği, ırkçılık empoze edebildiği gibi toplumsal nefret öfke ürerimi de yaparak karşı yönlendirme de yapabilmektedir. Bu bağlamda medya yasama, yürütme ve yargının ötesinde dördüncü güç olarak toplumsal değerleri egemen sınıfın yetkinliği içerisinde yeniden şekilendiren bir yapıya sahiptir.

 

  1. 9.      Haber, İdeoloji, Hegemonya ve Türkiye

Haber yazımını ve üretimini “yarının tarihi” olarak tanımlayan Çoban; iktidarların ideolojileri kitle iletişim araçları ile yayılmaktadır. Bu nedenle toplumsal hegemonya ancak ve ancak kitle iletişim araçları ile güçlü bir şekilde yapılabilir diye ifade etmektedir (2013: 249).

Yani egemen ideolojinin aktarımının kaynağı olan kitle iletişim araçları toplumda bilinç üretmenin ve yönledirmenin de kaynağını oluşturmaktadır.

Neyin haber olacağı, neyin haber olamayacağı, nasıl şekilde yayınlanması gerektiğine karar veren medya egemen sınıfın çıkarlarına ters düşecek bir şey yapmaktan her daim kaçınmaktadır.

Egemen sınıfın çıkarlarının ön planda tutularak çalışmalar yapıldığnın ifade Postman’a göre “Diyebiliriz ki haber, ya öncelikle ve en iyi biçimde bir tarih, ya edebiyat malzemesi, ya toplum koşullarının bir kaydı, ya halkın tutkularının bir ifadesi ya da gazetecilerin önyargılarıdır. Bütün bunların hepsi olabilir ama en kötü biçimiyle sadece bir ‘dolgu’, reklamlar gelene kadar izleyinin ilgisini ayakta tutan bir ‘tuzaktır’ 2013:252).

Bu bağlamda medyayı, haber yapımını düşündüğümüzde ideolojik olarak farklı bakış açılarından yararlanıyor gibi gözükse de en temel bağlamda kapitalist sistem içerisinde onu olumlayan ve liberal söyleme karşı gelmeyecek yayınlar yapılmasını sağlayan bir alandır. Bu nedenle de egemen sınıf  da medyanın çıkarlarının göz ardı etmeyerek karşılıklı bir koruma alanı içerisinde hegemonya uygulamaktadırlar.

Haber bültenlerinin, gazete haberlerinin ya da her hangi bir haber kaynağının tarafsız olması ya da etik kurallar çercevesinde var olması bu anlamda mümkün değildir. Çünkü hangi haberin “haber” olarak  yayınlanacağına karar verildiği anda haber tarafsızlığını kaybetmiştir.

Bu açıdan söylem ve haber ilişkisini de analiz eden Çoban, ideolojik açıdan dil kullanımının da haber üretiminde çok etken olduğunu ortaya koyar. İdeolojilerin söylemler yolu ile ifade edildiğini ve topluma bu şekilde yayıldığını ifade eden Çoban bu durumun çevreden, aileden temellendiğini ifade eder.

Medya ve iktidar ilişkisi bağlamında iktidar olanların egemen sınıfı yeniden şekillendirdiğini ifade eden Çoban, ileri demokrasi kısveti içerisinde bir çok söylemin taraflı bir şekilde oluşturulduğunu ve hem ulusal medyada hem de yerel medya organlarında siyasal iletişim kapsamında hegemonyanın iktidar tarafından kurulduğunu ifade etmiştir.

 

  1. 10.  Sonuç

Bu çalışmada günümüzde devletin hegemonya sağlama ve ideolojisini yeniden üretme bağlamında medyayı nasıl kullandığı sorusunu farklı açılardan ve eleştirel bir yaklaşım ile ele alınmıştır. Devletin ve özede kapitalist özelliklerine vurgu yapılarak rıza üretiminin medya organları üzerinden nasıl gerçekleştirildiği ve bunun görnmez kılınarak nasıl doğallaştırıldığı, kanunların bu durumu nasıl koruduğuna ve normalleştirdiğine bir çok örnek ile değinilmiştir. Egemen sınıfın çıkarlarını kendi çıkarlarıymış gibi benimseyen bir topluluğun nasıl yarıltığını kuramlardan örnekler vererek analiz edilmiştir.

Sonuç olarak kitle iletişim araçları başta televizyon olmak üzere toplumsal aklı şekillendirmek için tüm önemli noktalarda karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda kitle iletişim araçları sayseinde ‘büyük birader’ tarafından sürekli olarak izlenen ve çarpıtılmış gerçkeleri izleyen, uyuşturulmuş, verilenle yetinen, sorgulamayan, tepki göstermeyen bir toplum üretilmesi istenmektedir. Bunu isteyen ve sürekli olarak kendilerini yeniden üreten egemen sınıf kendi çıkarları için medyayı en temel araç olarak kullanmakta ve bunu da meşru kılmak için her türlü yolu denemektedir.   

Bülten kaydı için tıklayınız