Değişmeyen Düşmanlar Yeni Dostlar Kazandırır mı?

Özlem Tuğçe KAYMAZ profil resmi

Kategorisi : Sinema

Yayınlanma tarihi : 04.03.2012

Etiketleri : Rocky 2, Shawn Levy, Demir Yumruklar, Stephen Hawking, Blade Runner, The Darkest Hour, Karanlık Saat, Right at Your Door, 2012, bilim kurgu, science fiction


Karanlık Saat (The Darkest Hour) iki Amerikalı –çalışkan- girişimci gencin üzerinde çalıştıkları bir proje için Rusya’ya yaptıkları dostça ziyaretle başlıyor.  Sean (Emile Hirsch) ve Ben (Max Minghella)  daha Rusya’ya varmadan uçakta havadayken gerilimi hissetmeleri ile seyirciye ilk dakikalarda filmde elektrikle ilgili bir problem olacak aman dikkat diyerek ipucu veriyor.


Rusya’ya adım attıkları anda şansızlıkla tanışan gençler fikirlerinin çalındığını öğrenince kafalarını dağıtmak için kendilerini Moskova’nın gece hayatına atıyor.  Bu dakikadan itibaren seyirciyi bir dizi basmakalıp (stereotype) ile yüz yüze bırakacağı belli olan film, Moskova sokaklarını tıpkı bilimkurgu türünün eşsiz örneklerinden biri olan Blade Runner’da (1982) olduğu gibi Amerikan rüyasının tasviri içinde  “hâkim, güçlü, eğlenceli, çekici ve cazibeli” olarak gösteriyor. Özellikler reklamların etrafı tıpkı Blade Runner’daki gibi Amerikan hegemonyasının altında göstermesi bu basmakalıp anlatının filme hâkim olacağının ipucunu veriyor.

Toplantıya giderken resmini görüp beğendikleri kızlarla “tesadüf” eseri barda karşılaşan bu iki üzgün Amerikalı genç, kızları görünce tüm üzüntülerini bir kenara koyup, eğlenmenin tadını çıkartıyorlar.  Kızlardan “esmer” olanın erkek arkadaşı ile ilgili problemleri olduğunu anladığımız mesajın ardından bunun senaryoda birkaç saniyeyi doldurmak amaçlı bir parça olduğunu ve film boyunca bir daha görmeyeceğimizi belki de hatırlamayacağımızı görüyoruz.

Aradan bir süre geçtikten sonra, ışıkların kesilmesiyle, günlük hayatlarının nasıl alt üst olduğuna şahit oluyoruz. Gökten gelen cisimlerin ne olduğunu anlamadan, korku içinde kendilerini canlarını zor kurtararak bir depoya hapseden gençler, aynı zamanda kendilerini iş konusunda yarı yolda bırakan İsveçli iş adamının da hayatını kurtararak kahraman oluyorlar. Günler sonra sığındıkları depodan çıkma cesareti gösteren gençler, uzun ve meşakkatli bir yaşam savaşının içine giriyorlar.

Evrenbilimci Stephen Hawking’in verdiği son röportajda “evrende yalnız olmamız mümkün değil, buna inanmak imkansız” sözlerini yıllardır destekleyen, ancak son zamanlarda yeniden canlanan dünyaya yaratık (uzaylı) istilası filmlerinin son halkalarından biri olan Karanlık Saat, bilimkurgu türü içerisinde basit ve acemice bir yer kaplıyor.

 Bilimkurgu çeşitleri; kıyamet hakkındaki bilimkurgu filmleri, sosyal bilimkurgu filmleri, uzaylı istilaları hakkındaki bilimkurgu filmleri gibi çeşitli bilimkurgu filmleri arasında uzaylıların kenardan köşeden neden işgal ettiklerini anladığımız filmde; tehlikenin boyutlarını anlamaktan çok uzak bir şekilde, boş sokaklara, yüksek binalara bakan bir kamera ile özdeşleşiyoruz. Üstelik bunu yaparken de dünyayı istila eden ve yüzlerini bile görmediğimiz uzaylıların bakış açısıyla bunu yapıyoruz.  

Tam bir özdeşleşme yaşabileceğiniz net bir karakterin olmadığı filmde, basmakalıp (stereotype) anlatılar kırılmak istesen de tam anlamıyla başarılamamış. Filmin başından itibaren “sarışın” kıza ne olacak düşüncesi sonunda, onun en başından beri göstermiş olduğu korkak tavrıyla sonuç bulurken, bu güne kadar hep bir savaş ve güç mücadelesi içinde görmeye alıştığımız Rus- Amerikan karşıtlığını kırarak dostça hatta omuz omuza bir yaşam savaşına dönüşüyor. Amerikalılar Rusların desteği ile hayatta kalırken, Amerikalıların cesaretli ve planlı çalışmaları karşında tüm dünyadan haber alabilir hale geliyorlar. Güçlerini birleştiren iki ülke sonunda hayatta kalanlarıyla yola devam etmeli ve insanlık için bir şeyler yapmalıdır. Açık denizde giderlerken nereye gittiklerini bilmediğimiz bu insanlar, ellerinde üç-beş silahla uzaylılara karşı, “bırakalım kendi aramızdaki mücadeleyi de, gelecekteki tehlikeye bakalım” mesajı verirken;  belki de değişmeyen düşmanlara karşı yeni dostluklar edinilmesine yardımcı oluyor. Rus ve Amerika’nın aynı anda tehdit olarak görebileceği Çin, gelişmekteki teknolojisi ve milyarları aşan nüfusu ile her iki ülke içinde ciddi bir düşman tehditti oluşturuyor. Bu filmde en ufak bir ipucu olmasa da sosyal kodlar ve günümüzde stratejik hesaplar ortaya konduğunda yeni düşmanın kim olduğu ile ilgili çok da karmaşık bir düşünceye kapılmak mümkün gözükmüyor. Bu anlamda birkaç ay önce vizyona giren ancak orijinal hali 1956 yılında Richard Mathenson  tarafından kaleme alınan bir hikayeden yola çıkarak çekilen Demir Yumruklar (2011, Shawn Levy)  filmi de Amerikan sinemasının artık değişen düşmanları işaret ettiğini bir kez daha gösteriyor.  Rocky 2 (1979, Sylvester Stalone)  filmindeki Rus boksörün yerini 2011 yılında Japon yapımı bir robotun alması, Amerikan düşman profilinin artık Rusya’nın çok daha doğusunda olduğunu bir kez daha gösteriyor.

Yönetmenin ikinci filmi olma özelliği taşıyan film, senaryosundaki acemiliklerle seyirciyi bu basmakalıp anlatılarla bağlamaya çalışırken, görüntüleriyle de üç boyutlu olmasına rağmen yeterli gelmiyor.

2006 tarihli düşük bütçe başarısı Right at your Door  ile ilk yönetmenlik deneyiminden alnının akıyla çıkan Chris Gorak, sanat yönetmenliği tecrübesinin (Fight Club. 1999, The Man who wasn’t There, 2001)  de etkisiyle sokak sahneleri üzerinde yoğunlaşsa da savaşın gerçek yüzünü göstermekten uzak duruyor.

Sonunda bir Rus deniz altı sayesinde kaçan Amerikalılar, dünyayı bu yeni dostluk sayesinde kurtarmayı vaat ederek bitiyor. 

 

Kaynaklar: 

  • Atayman, Veysel.  2007. Postmodern "kurtarıcılar". İstanbul: DonKişot Yayınları  
  • Booker, M. Keith .2006. Alternate Americas : science fiction film and American culture. Praeger    Westport, Conn.   
  • Lukas, Scott A. 2009. Fear, cultural anxiety, and transformation : horror, science fiction. Lanham, Md: Lexington Books   
  • Roloff, Bernhard. 1995. Ütopik sinema : bilim kurgu sinemasının tarihi ve mitolojisi= Kino des. İstanbul: Alan    
Bülten kaydı için tıklayınız