İSTANBUL’DAN SEVGİLERLE: HOLLYWOOD’UN YENİ ORYANTALİZMİ

Murat AKSER profil resmi

Kategorisi : Sinema

Yayınlanma tarihi : 26.07.2013

Etiketleri : Duvara Karşı, Mission İstanbul, Topkapı, From Russia with Love, Ahmet Gürata, Murat Akser, Scagnomillo, Taken2, James Bond, Rusya'dan Sevgilerle, Skyfall, Taken, Hollywood, Oryantalizm, İstanbul, İstanbul'da çekilen filmler, İstanbul filmleri, Türk sineması, Hollywood sineması


 

Rusya’dan Sevgilerle isimli ilk James Bond filmi egzotik mekanı olarak İstanbul’u seçeli elli yıl oluyor. Şu anda Türkleri ve Türkiye’yi temsil eden 150’den fazla film olduğunu görüyoruz  (Scagnomillo 2006). Batının demokrasi anlayışına 60 yılı aşkın süredir bağlı olmasının ötesinde, liberal pazar ekonomisini kursa ve çok partili sistemi işlevselleştirse de Türkiye’nin Hollywood imajları hala doğulu. Peki Hollywood’a gore İstanbul kimin şehiri? İstanbul’un imajında doğulu olan ne? Bu yazıda İstanbul’da çekilen Skyfall ve Taken 2 isimli filmler üstünden bu iki soruya cevap arayacak.

 

İstanbul Egzotizmi: Tarihi Bir Girizgah


 

Lumiere kardeşler ve Pathe emperyal oryantal şehire kemara operatörlerini 1986 kadar erken bir yıldı. Ahmet Gürata ve Murray Pomerance film tarihinin ilk hareketli çekimin Lumier Kardeşler için kamera operatörleri Alexander Promio tarafından çekilen bu iki filmle gerçekleştiğini söylerler (Gürata 2011:34; Pomerance 2013:2). Farklı onyıllarda şehri başarıyla tasvir etmiş yönetmenler olmuştur. Bu filmlerde temiz, muntazam ve modern bir İstanbul şehri (İstanbul Sokakları, 1931; Şehvet Kurbanı, 1940, yön. Muhsin Ertuğrul), Boğaz’ın güzel manzaraları (Yılmaz Ali, 1940, yön. Faruk Kenç) varken 1950’de çekilen Mehmet Muhtar’ın İstanbul Geceleri, Lütfi Ö. Akad’ın Kanun Namına (1952) filmi ve Halit Refiğ’in 1964 tarihli İstanbul’un Kızları isimli filmlerinde İstanbul’un kırsal alandan göçle birlikte geçirdiği yavaş dönüşüm gösterilir. 1958-1962 yılları arasında, Sirkeci, Eminönü, Ortaköy gibi denize yakın ve İstanbul’un eski bölgelerinde yer alan filmler bir sel gibi akar.  Altın Kafes (yön. Osman F. Seden, 1958), Üç Arkadaş (yön. Memduh Ün, 1958), Yalnızlar Rıhtımı (Lütfi Akad, 1960), Şöför Nebahat (Metin Erksan, 1960) gibi filmler bize şehir boyunca farklı mekanlar ve yaşam tarzlarını görme imkanı sağlar. Mahalle, insanların birbirlerini tanıdıkları ve komşular olarak bir çeşit aile kodunu muhafaza ettikleri küçük sokaklar olarak birçok kez görünür.  Kırık Çanaklar (yön. Memdun Ün, 1960), Üsküdar İskelesi (yön. Suphi Kaner, 1960), Otobüs Yolcuları (yön. Ertem Göreç, 1961), Üç Tekerlekli Bisiklet, Acı Hayat (yön. Metin Eksan, 1962) ve Külhan Aşkı (yön. Osman F. Seden, 1962) 1963 öncesi dönemde yapılan ve İstanbul’a dair ilerlemeci ve pozitif bir imaj yansıtan filmlerden bazılarıdır. Şehir insanlar, göçmenler, turistler, sıradan vatandaşlarla dolu biçimde defalarca  tasvir edilir[1]. Ama Amerikan filmlerinde şehrin gizemli, egzotik, doğulu, örtülü kadınlar ve bıyıklı erkeklerin Arap Müziğinin arka planda olduğu ve erkeklerin uzun süredir kullanılmayan hatta yasaklı olan fesleri taktığı bir şehir olarak tasvir edilmesi eğilimini görürüz. 1960lardan günümüzde İstanbulu konu alan Türk filmi sayısı bir hayli fazladır: Turist Ömer (yön. Hulki Saner, 1964), Karanlıkta Uyananlar (yön. Ertem Göreç, 1964), Suçlular Aramızda (yön. Metin Erksan, 1964), Son Kuşlar (yön. Erdoğan Tokatlı, 1965), Yasak Sokaklar (yön. Feyzi Tuna, 1965), İstanbul Tatili (yön. Türker İnanoğlu, 1968), Beyoğlu’nun Arka Yakası (yön. Şerif Gören, 1986), 2 Süper Film Birden (yön. Murat Şeker, 2005) ve Beyaz Melek (yön. Mahsun Kırmızıgül, 2007).

 The Rugmaker’s Daughter (yön. Oscar Apfel, 1915) ve The Virgin of Stamboul Batılılar tarafından yapılmış ilk anlatı filmlerindendir (yön. Tod Browning, 1920).  Bu filmler tıpkı onlardan sonrakiler gibi Batılı bir kadının oryantal canavarlardan yine batılı bir kahramanca kurtarılması üstünedir. Hollywood filmleri mekanda çekim yapmaz. Bunun yerine projeksiyon  teknikleri ya da stok görüntüleri kullanırlar. Gürata (2011: 24) bu filmlerin bir listesini yapar:  Journey Into Fear (yön. Norman Foster, 1943), Background to Danger (Raoul Walsh, 1943), The Mask of Dimitrios (yön. Jean Negulesco, 1944), 5 Fingers (yön. Joseph L. Mankiewicz, 1952) Istanbul (yön. Joseph Pevney, 1957) ve You Can’t Win ‘Em all (1970).

 From Russia With Love (yön. Terence Young, 1963) ve The World is Not Enough (yön. Michael Apted, 1999) olmak üzere Bond serisi filmleri İstanbul’u Skyfall’dan (yön. Sam Mendes, 2012) önce iki kez ziyaret etmişti. Bond serisinin 1963 tarihli ikinci filminde Türk insanlarının Kerim Bey ve bir çingene kadından ibaret olduğu bir şehir görülmüştü. Özellikle gösterilen mekan Aya Sofya’ydı, yani batının hayalgücündeki son Hristiyan mekanı. Jules Dassin’in Topkapi (1964) filmi formüle daha çok gizem ve doğu elması eklemiştir. Ardından Görevimiz Tehlike serilerinde kullanacak tavana bağlı biçimde giderek yapılan hırsızlık sahnesi dünyadaki kitlelerin akıllarına kazındı.  Örneğin Sidney Lumet’in Murder on the Orient Express (1974) filmi de İstanbul’u bir komplolar şehri olarak gösterdi.

 

Nadiren de olsa İstanbul’u benzer bir anlamda fantezileştiren Avrupa filmleri de yapılmıştır. Vampros Lesbos (Jess Franco, 1971) İstanbul’u bu dünyadan olmayan karanlık bir yer olarak sunar. Yıllar sonra Türk yönetmen Kutluğ Ataman Yerebatan Sarnıcı’na Serpents Tale (1992) isimli bir başka korku filmi çekmek için döner. Buradaki istisna Alain Robbe-Grillet’in L’Immortelle (1963) filmi olabilir.  Frankly filmi oryantal Robbe-Grillet’in kamerasını çevirerek yıktığı şehre dair fantezileri olan Avrupalılar’ın gözünden çekmiştir.

 Alan Parker’ın yönettiği ve Oliver Stone’un yazdığı Midnight Express, uzun yıllar boyunca Amerikalıların filmin korku tacirliği yüzünden şehri ziyaret etmemesine neden oldu. Filmlerin hapishane sahnelerini ele alışları dünya çapında bir rezaletti  (Kaya Mutlu 2005). Midnight Express kalabalık bir pazarda geçen bir kovalama sahnesini de içeriyordu ki Amerikan filmleri şehri bu tarz ortamlarda göstermeyi seviyordu.

 Günümüzdeki uluslararası yapımlar İstanbul’u uluslararası komplonun meskeni olarak kullanıyor.  The Accidental Spy (yön. Teddy Chan, 2001) Fay Grim (yön. Hal Harley, 2006), Mission Istaanbul (yön. Apoorva Lakhia, 2008) ve The International (yön. Tom Tykwer, 2009) standart mekanlarda yapılan çekimler içeriyor: Yerebatan Sarnıcı, Kapalı Çarşı ve Sultanahmet Camii.

 

                    

 

 


Skyfall: Karanlık Bir Şehir Olarak İstanbul

   

 

2012’de James Bond romanlarının film uyarlamalarının yapılışının 50. Yıldönümü kutlandı.  Yapımcılar Michael Wilson ve Barbara Broccoli İstanbul’u bu başarılı film franchise’ının 23. ürünü olan Skyfall  için açılış sekansı olarak seçtiler. Filmin ilk on üç dakikası oryantalizmin kente yönelik temel önyargılarının tamamını temsil ediyor.

İstanbul’a yönelik en oryantalist yaklaşım ise kentin içinde yaşayanlara değil abidelere ait bir kent olarak gösterilmesi. Kentteki insanlarsa yalnızca Batılı insanların izleyicileri olarak meydana çıkıyorlar. Kadın imajı örtülü durumda. Egzotik oryantal kadının bedeninin karanlık arzuların olduğu bir ortamda saklanması ve bedenin örtülmesi gerektiğine dair gizli belirtiler yakalıyoruz.

Kapalı Çarşı haset ve arzunun bir başka mekanıdır. Bond (Daniel Craig) tarafından takip edilen kötü adam motosikleti ile kaçarken Kapalı Çarşı’nın dar koridorlarına dalar. Bu kovalama yalnızca saniyeler sürer ancak mekan hakkında oryantal bakışı vermeye yeterlidir. Oryantal müzik(Arapça) çalar, adamlar kaçarken kaos vardır. İstanbul’un sokakları Bond takım arkadaşlarının öldüklerini keşfederken sergilenir.Karanlıktaki görüntü seypa(oryantal) rengi ile karşılaştırılır. Bizler seyirci olarak biliyoruz ki orası düzenbazlık ve hilenin yeri.

İstanbul’a yönelik Hollywood oryantalizminde yansıtılan bir diğer nitelik sesin ve kaosun mekanıydı. Bond’u izleyen araç bir motosiklet kovalamacası sırasında esnafa çarpar. Tüm olup biten ne olduğunu bilmeyen insanlar tarafından pasif biçimde gözlenmektedir. Sirkeci ve Eminönü tüm canlı ve renkli şehir hayatıyla Batılılar’ın içinden geçtiği dar sokaklarda, Kapalı Pazar’ın çatısında ya da arkada Sultanahmet Camii’nin görünümüyle görünmektedir. Türk bayrakları sürekli olarak kovalamaca halindeki Batılıların kafalarının üstünde görünmektedir böylece olayın gerçekleştiği yerin aslında Türkiye olduğu gösterilmektedir.

 Tren sahnesinde batı film yapımlarının istedikleri mekanları istediklerinde nasıl numaradan mekanlarla değiştirebileceklerini görüyoruz. Skyfall’da her ne kadar açılışta yakın bir noktada tren istasyonu olsa da İstanbul’da olmayan türde yollar ve dağlar görünmektedir. Tren sahnesi bir Akdeniz şehri olan Adana’da çekilmiştir. Bond yapım ekibi binlerce kilometre uzaktan bir treni getirerek iki noktayı film anlatısı içerisinde bağlamıştır. Ve yine şaşırtıcı olmamakla birlikte aynı yıl Akademi Ödülü’nü alan Argo (yön. Ben Affleck, 2012) da İstanbul’u İran olarak kullanmıştır.

 

 

Taken 2: Herşeye Kadir Batılı!

 

 

Liam Neeson’un başarılı CIA ajanı Bryan Mills Kim’i (Maggie Grace) başka bir yerde beladan kurtarmıştır. Luc Besson tarafından yazılan ve yapımı gerçekleştirilen Taken 2 (yön. Olivier Megaton, 2012) kente daha pozitif yaklaşımlar getirse de yine de Hollywood filmlerinde bulunan oryantalist klişeleri kullanmaktadır.  Bu sefer Müslüman bir Arnavut çetesi Bryan’ın ailesinden intikam almaya karar verir ve onu ve eşi Lenore’u (Famke Janssen) kızları Kim’i onları bulup kurtarması için bırakarak kaçırırlar.

 Taken 2’de Türk Bayrağı kendisini daha ulusal bir hava vermek için gösterir. Camiiler bayraklarla bezenmiştir. Türk bayrakları dükkanlarda ve diğer binalarda asılı olarak görülür.  Skyfall’da olduğu üzere Türk bayrağını göstermedeki bu inat Hollywood’un deniz ötesi prodüksiyonunun yerel otoriteleri etkileme çabası olabilir. Bayrağın oradaki varlığı, orada olmaması halinde milli bir alandan ziyade ‘oryantal’ bir yerde yüründüğü algısının oluşmamasının istenmesine bağlı olabilir.

 

 Kullanılan mekanlar bir önceki filmlerle benzerlik gösterir. Sultanahmet camii defalarca gösterilir. Galata köprüsünün havadan çekimleri sayısızdır. Bryan ve Kim arasındaki sohbet Boğaz boyunca geçen bir feribotta çekilmiştir. Bryan Türk çayı içer ve Avrupa ile Asya üstüne konuşur ve İstanbul’un fethinin dünya tarihindeki öneminden bahseder. Bu tür diyaloglar Türkiye’deki turizm bakanlığının uluslararası ortak yapım anlaşmalarına bağlanabilir. Yolculuk boyunca Sultan Ahmet Camii’nin batılıların gösterildiği anlarda daha soğuk tonlarda görürüz.

Eminönü ve Kapalı Çarşı  çevresi belirgindir. Skyfall’daki çatı kovalamacasının aynısı Kim teröristler tarafından kovalanırken de gerçekleşir. Sokaklar insanlarla doludur ve yine tüm kadınlar başörtülüdür. Bazı sahnelerde kadınlar gözlerini de kapatan burkalar giymektedirler.  Kim babasını beklerken bir kadın onu örtünmediği için azarlar. İstanbullu kadınlar ayrıca orta sınıf başörtüsüz kadınlar olarak önyargılı yaklaşımı dengelemek amacıylada gösterilmişlerdir.

 Taken 2 bir kez daha İstanbul’u entrikaların döndüğü ve kötü adamların gizli eski müttefikleriyle cirit attığı bir yer olarak göstermektedir. Arnavutluk’tan gelen müslüman teröristler dar sokaklarda sepya renklerle gösterilirken bir araba kovalamacasında Bryan BMW’sini sürerken tahribat oluşturmaktadır. Satıcılara, motorsikletlilere çarpıp onların düşmesine neden olmaktadır. Polisle kovalamacası sırasında bir polis komiserini de vurur.  The Bourne Ultimatum filmine benzeyen bu kovalamaca İstanbul’daki Amerikan Elçiliği’nde son bulur. Bryan’ın son kavgası bir buhar banyosundadır. Kovalamaca ve kavga sahneleri The Bourne Identity (yön. Doug Liman, 2001) filmindekilerle benzerlik gösterir.

 

 

 

Sonuç

Ahmet Gürata’ya göre:

 ‘‘… erken dönem seyahatnamelerinden beri İstanbul’un sinemadaki temsili pek değişmemiştir. Kozmopolitan bir şehir olarak İstanbul tıpkı Doğu-Batı, Komünist-Kapitalist, Asyalı-Amerikalı ve Egzotik-Modern gibi. birçok ikili karşıtlık ortaya çıkarır” (Gürata 2011, 25)

 Sinema ve kültürel nitelikler ile normların ulusal sinemalar tarafından empoze edildiği şehirler üzerine çalışmalar yapılmıştır (Brunsdon 2012; Göktürk ve Soysal 2010).

Hollywood oryantalizminin önyargısı bugün de uluslararası ortak yapımlarla İstanbul’u entrikaların döndüğü karanlık bir yer olduğu batılı bir film tasavvuruyla sürmeye devam etmektedir (Burris 2008). İstanbul başörtülü kadınların, kara sakallı adamların, kaosun, Kapalı Çarşı’nın, Sultanahmet Camii’nin ve Galata Köprüsü’nün şehri konumundadır. Kent filmlerde Batı ile Doğu arasındaki köprü değil, Hollywood için Batı’nın sona erdiği yerdir.

 

Kaynakça

 

Akser, Murat. 2013. “Blockbusters” In Directory of World Cinema: Turkey edited by Eylem Atakav. London: Intellect.

Balan, Canan. 2008. “Wondrous Pictures in Istanbul” in Abel, Richard, Giorgio Bertellini, and Rob King, eds. Early Cinema and the" national". John Libbey.

Behlil, Melis.2010. "’Better Late than Never? The Role of Policy in the Turkish Cinematic Revival." Film International 8(6): 21-29.

Brunsdon, Charlotte. 2012. "The attractions of the cinematic city." Screen 53(3): 209-227.

Burris, Gregory A. 2008. "Sultans of the Silver Screen: The Turk in Reactionary Cinema." Journal of Popular Film and Television 35(4): 164-173.

Çeliktemel-Thomen, Özde. 2009. The Curtain of Dreams: Early Cinema in İstanbul. Diss. Central European University.

Elmer, Greg.2005. Contracting out Hollywood: Runaway Productions and Foreign Locations. Lanham, Md: Rowman & Littlefield Pub.

Göktürk, Deniz, and Levent Soysal eds.2010. Orienting Istanbul: Cultural Capital of Europe?. Taylor & Francis.

Gürata, Ahmet. “City of Intrigues: Istanbul as an Exotic Attraction” in Köksal eyön.

Mutlu, Dilek Kaya.2007. "The Russian monument at Ayastefanos (San Stefano): Between defeat and revenge, remembering and forgetting." Middle Eastern Studies 43(1): 75-86.

Mutlu, Dilek Kaya. 2005. "The Midnight Express (1978) phenomenon and the image of Turkey." Historical Journal of Film, Radio and Television 25(3): 475-496.

Kır, Semra. 2010. İstanbul’un 100 Filmi, İstanbul: Kültür A.Ş.

Köksal, Özlem. 2011. World Film Locations: Istanbul. Intellect Books.

Özgüç, Agah. 2011. Türk Sinemasında İstanbul, İstanbul. Fanatik.

Pomerance, Murray.2013. “A World That Never Was: Old Special Effects, New Eyes” in Murat Akser and Deniz Bayrakdar eds. New Cinema, New Media: Reinventing Turkish Cinema, Newcastle upon Tyne: Cambridge Scholars Press.

Scognomillo, Giovanni.2006. Batı Sinemasında Türkiye ve Türkler. İstanbul: +1 Kitap.



 

Bülten kaydı için tıklayınız