Festivalin 3. Günü; Bir Filme Yabancılaşmak: Evdeki Yabancılar

Didem DURAK profil resmi

Kategorisi : Festival Günlüğü

Yayınlanma tarihi : 11.10.2012

Etiketleri : Altın Portakal, 49. yıl, 49. Altın Portakal Film Festivali, Uluslararası Antalya 49. Altın Portakal Film Festi, Evdeki Yabancılar, mübadele, Dilek Keser, Ulaş Kaçargil, Fatih Al


Bu yılki Altın Portakal’ın üçüncü gününde görücüye çıkan bir diğer ulusal film de Dilek Keser ve Ulaş Kaçargil’in Evdeki Yabancılar filmiydi.

İsmiyle ve konusuyla merak uyandıran Evdeki Yabancılar, başlarlarda seyircinin ilgisini çekti. İlerleyen sekanslarda ise mübadeleyi ve sonrasında yaşanan travmaları anlatıyormuş gibi yapan bir filme dönüştü. Mübadele ile ilgili derin analizler gerektiren konuların yamacından geçmekle yetindi.

Filmde Agapi Hanımın yıllar sonra mübadele nedeniyle yitirdiği evini aramak üzere Karaburun’a gelmesi ve evini bulduktan sonra başından geçenler anlatılıyor. Filmin tam olarak ne anlattığını söylemek zor.  Son anlara kadar izleyicide Agapi’nin hikâyesinin detaylarını öğreneceği, Agapi’nin evinin bugünkü sahibi Yaşar’ın hikâyesine de değinileceği izlenimini uyandırsa da, filmde kullanılan bu yan hikâyelerin ve bazı sahnelerin filmin bütünlüğünü bozduğunu görmek büyük bir hayal kırıklığı yarattı.

Agapi’yi oynayan Melpo Zarokosta’nın tek kelime Türkçe bilmeden, repliklerini ezberleyerek, söylediklerinin ne anlama geldiğini bilmeden oynaması başarılı olabilecek bu filmi başarısızlığa götüren sebeplerden bir diğeri. Senaryodaki tüm açıklara rağmen oyunculuk filmi başarıya götürebilirdi ancak Zarokosta’nın inandırıcı aksanı, anlamı aktarmadaki yetersizliğinin maalesef önüne geçemiyor. Fatih Al, Cem Bender, Ferit Aktuğ ve Gökçe Sezer’li dörtlünün arkadaşlığını ve sitemkâr teyze filmdeki tek gerçekçi ve samimi unsurlar belki de.

Evdeki Yabancılar’daki bir diğer sorun da hikâyenin geçtiği zamanın belirsizliği idi. Ne mübadele dönemine ne de Agapi’nin evine tekrar kavuştuğu döneme ait ipuçları yeterliydi. Detaylardaki bu aksaklıklar nedeniyle film seyirciye ulaşmayı başaramadı.

Yalın oluşu ve kasaba hayatındaki durağanlığı iyi aktarması sayesinde yine de takdir edilebilecek bir çalışma. Senaryo üzerinde daha çok uğraşılması halinde dokunaklı bir sonuç elde edilebilirmiş.

Bülten kaydı için tıklayınız